Sinema Kültürel Meselemiz Haline Ne Zaman Gelecek?

Türkiye’de sinema sektörü her geçen gün büyük gelişmeler yaşıyor. Özellikle son yıllarda tarihe dönük filmlerin sayısında ciddi bir artış yaşandığını söylemek gerek. Sadece Türk sinemasının gelişimi değil, çocuklara yönelik alanlarda da büyük bir atılım yaşandığını hepimiz fark ediyoruz. Her yıl onlarca film çekiliyor ve seyirciyle buluşuyor. İş yapıyor veya yapmıyor, ama film çekimleri tam gaz devam ediyor.

Okumaya devam et

Bize: “Bol Acılı” Aşk Lütfen…

Michael Curtiz’in Casablanca’sında, “aşk insanı başkalarına karşı daha iyi yapıyorsa, daha diğerkam kılıyorsa gerçek aşktır” demiyor muydu? Tutkuyla istemenin diğer adı olan aşk’ın gerçekliğini test eden şeyin “yitirmeyi tercih edebilmek, karşı tarafın iyiliği için gerekirse vazgeçmek” gibi bir paradoks olması, geçen yüzyılda kaldığını sandığımız “aşkın” bir haldi…

Evet, canımın sıkıntısı, ruh halimin bu aralar bohem oluşu yüzünden bu zamana kadar çevrilmiş en iyi aşk film listelerini inceledim internetten… Listelere göz atarken bir tarafa izlediklerimi diğer tarafa da izlemediklerimi not aldım.

Okumaya devam et

The Man Who Wasn’t There 2001 (Orada Olmayan Adam)

İş yerinde çay ve sigara aralarında denk gelirsem “kitaplar ve sinema” üzerine yapılan ayaküstü tüm konuşmaları can kulağıyla dinler, bildiğim bir şeyler varsa sırf arkadaşların anlatımlarını zenginleştirmek için ben de ara ara konuşurum…

Bir de çocuklar benim anlatım şeklimi seviyorlar. Sanıyorum ayrıntıları, replikleriyle birlikte söyleyince hoşlarına gidiyor. Hal böyle olunca bir değil, iki sigara içmek zorunda kalıyoruz her muhabbette…

Ancak bu seferki film muhabbetine dahil olamadım çünkü konuştukları filmi seyretmemiştim. Bizim Faruk “-sen bu filmi nasıl kaçırdın?” deyince “-gözden kaçırmak istemezdim ama kaçsa da dünyanın sonu değil ya söz seyredeceğim” dedim…  

Okumaya devam et

Yapay Zeka (Artificial Intelligence 2001) filmi üzerine birkaç kelam…

Grafiker bir arkadaşınız varsa başına çöküp bilgisayarda bir vazo yapmasını isteyebilirsiniz. Sonra onu İ.Ö. III. binde yapılmış bir Sümer vazosuna dönüştürmesini de isteyebilirsiniz.

Grafikerin size şöyle bir soru sorma olasılığı var: “Abi, Vazo denizde mi bulunmuş olsun, karada mı?” On dakika sonra istediğiniz şekilde bir vazo hazır hale gelebilir. Tamamen sanal, ama işte orada ve oldukça heyecan verici…

Siz neredesiniz peki?

Sıradışı bir noktaya sürüklenip gittiniz, aslında ne burada ne de oradaydınız; yani uzam sanal, zaman ise “gerçek”ti! Bu ana “gerçek” demekte ise hiçbir sakınca görmediniz!

Okumaya devam et

Scenes of a Sexual Nature (Aşk Manzaraları) Filmi Üzerine

Bir okuyucumun “çok iyi” ve “etkilendim” dediği ve benim de izleyip fikirlerimi söylememi istediği “Aşk Manzaraları” filmini nihayet ben de izledim. Peki nasıldı film? Kısaca söyleyeyim: İticiydi!

Böyle düşünmeme sebep belki de filmi seyrederken önyargılı seyrediyor oluşumdur. Çünkü insanları 90’lı yıllar boyunca ağlatan, Clint Eastwood damgalı o meşhur “The Bridge of Madison County” (Yasak İlişki) gibi alabildiğine hüzünlü ve romantik bir şeyle karşılaşmayacağımın farkındaydım.

Okumaya devam et

25. Saat Filmi

Şehirler ve insanlar, ancak keder ve acı ile inşa olurlar; ama, fakat ve lakin önce tahrip olması gerekir tıpkı Anka kuşunun küllerinden doğabilmesi için önce yanması gerektiği gibi… Keskin duruşların iyi kalite politik bir bakış açısının, insanlık hallerinin yuvarlak ve yumuşak hatlarıyla iç içe geçebildiği, başarılı bir film olan 25. Saat’i yıllar sonra tekrar seyredip kritiğini yapmak ancak bugüne nasip oldu…

Okumaya devam et

Çit Filminin Düşündürdükleri (Rabbit-Proof Fence 2003)

Beyazperdeye gerçek bir hayat hikayesinden aktarılan filmin kitabını ne zaman okudum hatırlamıyorum. Dün gece uykum kaçtı, sırf uykum gelsin diye seyrettiğim filmi iki kere arka arkaya not alarak seyrettim. Bir baktım tam 4 sayfa el yazımla not almışım… Filmin de kitabın da üzerimde etkisini yadırgamıyorum, ancak bu üç tatlı kızın hikayesi gerçekten insanın yüreğini burkuyor…

Okumaya devam et