Yazma Üstüne Bir Güzelleme

Herhangi bir düşünceyi veya his ve duygularınızı kaleme almak için yalnız olmanız gerekir. Bir insan güzel bir yazı yazabiliyorsa bilin ki o gerçek bir yalnızdır.

Gündelik koşuşturmaların arasında -ki hele hele metropollerde yaşıyorsanız- hiç kimse iç sesinizi duyamaz, düşünüp söylediğiniz sözler ise yok olup gider. Bu hengamede ne siz başkasını dinlersiniz ne de bir başkası sizi dinlemek için kulak kabartır… Fakat kendinizle baş başa kaldığınızda; anı, saniyeyi, dakikayı, günleri, ayları hatta ve hatta geçmiş gitmiş o uzun yılları bile enine boyuna düşünür, ölçer, biçer, tartar ve daha sonra kendi yaşam felsefenize, göre anlamlandırarak, şimdiye kadar fark edemediğiniz tüm ayrıntılardan yepyeni anlamlar çıkartıverirsiniz…

Okumaya devam et

Balatlı Deli Behram’ı Kaybettik

Üç beş arkadaş, Balat’a muhabbete çağırmıştı bizi… Buradaki her şey bugün bana yabancı geliyor… Yaptığım ve yapacağım her fiil de anlamsız… Henüz nedenini bilemediğim sebepler yüreğimin sıkılmasına, hayallerimin donuklaşmasına, vücudumun hareketsizliğine sebep oluyor…
Niye böyleyim? Onu da bilmiyorum…

Okumaya devam et

Enstantane

Kalemi elinize alıyorsunuz, başlıyorsunuz düşünmeye… Önünüzde duran boş kâğıdın asla merhamet etmeyen beyazlıkları, altı ay devam eden bir kutup gündüzünün sonsuz ve ucu bucağı olmayan hareketsizliği ile büyüyor, kıvranıyor ve asabileşen parmaklarınız saçlarınızı karıştırıyor, nihayet sinir tavan yapınca da yazmak için oturduğunuz masanın başından kalkıp dışarı hava almaya gidiyorsunuz… Çoğunuzun başınıza gelmiş olması muhtemel bu halin aynısını yaşadım bugün…

Okumaya devam et

Tüm Cepçilerin Atası: Yılmaz Özdil’dir!

yılmaz-özdil-371-2
İstanbul’a ilk geldiğim yıllardı…
Ben o dönem Ortadoğu Gazetesi’nde rahmetli Zeki Saraçoğlu’nun Aksaray’dan taşıdığı matbaa ve gazete binasında hemen hemen her işe bakıyor ilgileniyordum… Hatta rahmetlinin iltifatlarına mazhar olmuş, bir süre sonra sadece onun özel işleri ile ilgilenir hale gelmiştim.
O dönem Adana’dan İstanbul Florya’daki Şükrü Balcı Polis Eğitim Okulu’nu kazanmış bir arkadaşla birlikte köyden İstanbul’a çalışmak için gelen öz kardeşine ikinci el çamaşır makinesi satınalmak için Topkapı’daki bit pazarına gitmiştik.
Tabi o dönemler (98-99 yılları) Topkapı da ne bir düzen, ne de bir nizam var…

Okumaya devam et