Mektup

Bugün 08.12.2023 Cuma… Okuduğunuz bu denemeyi aslında pazartesi gününden beri karalıyorum ama bir türlü bitirememiştim. Bu sefer ki konu gönlün ayinesinden kağıtlara yazılan o içli, içi dolu, özü tatlı mektuplar…

Ben hem mektubu hem daktiloyu hem de bilgisayarı görmüş, kullanmış şanslı bir nesilim. Bu üç iletişim aracıyla ilgili farklılıkları da iyi bilirim. Çoğunuza romantik bir iddia gibi gelecek ama kalemle kağıtlara geçirilmiş bir cümlecik yazıyı, teknolojik aletlerle yazılmış herhangi bir metne değiştirmem. Elbette daktilo ve bilgisayarlarda yazı yazmak, daha hızlı olsa da ben gene de tercihimi değiştirmem. Zaten bu husustaki görüşlerimi daha önce karaladığım “font ile hat arasında geçen yıllarım” başlıklı deneme de dile getirmiştim.

Okumaya devam et

İçe mecburi dönüş

Birkaç gündür İstanbul soğuk… Hatta haberlere bakılırsa kar bile tekrar yağabilirmiş… Keşke yağsa. Hatta önce güzel bir yağmur, ardından kar, yeryüzünü beyaza bürüse.

Bu şehre ne zaman kar yağsa mutlu olurum. Bütün hatıralarım bir film şeridi gibi geçer zihnimden… Şimdi sahile kafa dağıtmaya, olan biteni anlamaya, düşünmeye geldim… Denizi, martıları, sokak kedilerini, insanları seyrediyorum hâkim bir tepeden. Sahilde el ele, kol kola dolaşan insanlar gerçekten görülmeye değer. Fakat niye bilemiyorum tüm sahillerin tadını en güzel bu şarapçılar çıkartıyor resmen.. Sanki gidecek başka bir mekanları yok gibi… Ne zaman buralara denizi, martıları seyretmeye gelsem ateş başında muhabbet ederken buluyorum. Kimi açmış birasını, kimi cebine şarabını, kimi de semaverinde demlediği çayı yudumluyor. Tabii ki hayatın kalbi sadece burada atmıyor. Bu satırları yazdığım anda kim bilir ne kadar tezat duygular aynı anda yaşanıp duruyordur başka yerlerde…

Okumaya devam et

Günlere Yerleşen Solgunluk

Seni görememek yetmiyormuş gibi sesini de duyamıyorum şimdi… Hatta “merhaba” içeren bir mesaj… Belli ki kızgınsın; yoksa “hiç mi müsait olmaz insan?” diye düşünmeden edemedim. Zaten kendini kötü hissettin mi geçmiş olsun hepimize.. Her şeye rağmen senden gelen cefaya da sefaya da eyvallah diyorum! Bilmeni isterim ki o gün sabah saat altıya kadar haber bekledim. Yazmanı bekledim. Sonrası malum sızmış kalmışım garımda. Uyanır uyanmaz cevap vermiş olsam da nafile…

Okumaya devam et

Tesirsiz Sözler 6

Bir zamanlar aşkın, sevginin, tutkunun iyileştirici gücüne, insanı değiştirebileceğine inanırdım… Kendimi bildim bileli bu yüce duygularla yaşadım. Her ne yaptıysam; aşkla, tutkuyla, değer vererek, severek yaptım. Her şeye sevgiyle, muhabbetle, merhametle baktım; hiçbir karşılık beklemeden sevdim, saygı duydum, hürmet ettim, zaman harcadım, kimse de kusur aramadım.  

Öteden beri değer vereceğim insanları hep kendim seçtim. Hayal kırıklığı yaşamamak için hiçbir dostumun, arkadaşımın geçmişiyle, ne durumda olduklarıyla ilgilenmedim. Hep kendimde olandan, olanı verdim. Verirken de güzel anlamlar yükledim. Bunu fark etmeleri için olumsuzu çağrıştıran “hayır” kelimesine bile cephe aldım. Çünkü beni yetiştirenler böyle yetiştirmişti…

Okumaya devam et

Ruh-i Revanım

Söze değer veren, kem sözle kırılan, az sözle küsen, çok sözle yorulan yolcum; yurduma kurulmuştu bunca yıldır tüm dertleriyle…
Şimdi sustu da ne oldu, ne çıktı?
Ben artık “konuşma”ya tövbe ettim. Konuştukça dilim, üfledikçe nefesimle bir balonu ancak şişirebildim…
Ne dilim, ne dîlim ne, kelamım var benim. Ne ilmim ne de bir bilgim…

Okumaya devam et

Fırtına

Her fırtına içinde bir güzellik taşır. Bu sebeple rahmetin de habercisidir fırtına… Öyle görüntüsüne bakıp korkmayın zira hemen yağmur gelecektir ardından; bağrı yanmış toprak, susuz kalmış bitki, dilsiz hayvan ve düşünen insanlar bu bereketten dilediği kadar istifade edecektir. Böylece yer ile gök arasında bir bağ kurmamızı da sağlayacaktır fırtına…

Okumaya devam et