Tanpınar; “Yaşadığım Gibi”deki bir yazısında; “Sonra bir gün asıl baharla, halkın dilindeki baharla karşılaşırsınız.” diyor. Sanıyorum İstanbul’da bu günlerde o bahar tütmeye başladı… Tabii ki görmesini bilenler için bu böyle.
“Yolunuzun üzerindeki bodur erik ağacı bir gecenin içinde Pompei fresklerinin o meşhur florası gibi çiçek açar, büyü ve saltanat olur. Ertesi günü, bir türbenin parmaklığı üzerinden bir erguvan dalı, sanki gözlerinizin önünde, ağır bir ölüm uykusundan uyanmış gibi gülümser, gerinir. Bir hamle daha, kapınızın üzerindeki salkım ağacı çiçeklenir, bütün duvar ve avlu bir Diyonizos ayini gibi mor bir ışık içinde kalır. Ve İstanbul baharı vadiden vadiye, tepeden tepeye akislerle çoğalır.”
gül
Bir Tutkusun Yüreğimde
Bir tutkusun, sen yüreğimde
Seni arıyor yaşlı gözlerim
Seni dinliyor kulaklarım
Daha dün gibi taptaze sesinle…
Seni sevmek, seni özlemek,
Seninle yaşanacak hayatı
İple çekmek,
Seninle bir sofrada
Ege de zeytin yemek,
Sevda üstü lezzetlerle tütsülenmek
“Gitme” korkusu olmadan…
Gül, gülümse ne olur
Gül, gülümse ne olur,
Dağılsın artık hüznün,
Sev, sev, sev sen sadece,
Gül, gülümse ne olur…
Okumaya devam etŞairler İlhamsız Ölür Efendim
Gözyaşım olup içime dolsan,
Dolsan da yüreğim doymaz efendim.
Sevdamı kuluna bırakma kırgın,
Şairler hüznü sever efendim.
Doktor
Aşkı bilmez birini her dem severek
Sevdanın okuyla harlanır yürek
Derdime derman yâr olsa gerek
Benim hastalığım gönülde doktor.
Yorgun Şarkılarım
Haydi Ferhat bir türkü de sen söyle
Yoruldu gurbette şu mecnun yürek
Kalmadı takatim son bir türküye
Sandal su alıyor, şikeste kürek.