Eski kitaplar neden okunur?

Kızım Zeynep Rana 8 yaşındayken ismiyle ilgili sıkıntılar çekiyordu. Niye sadece Rana veya Zeynep dememişiz de Zeynep Rana demişiz…

Sınıfta en sevdiği ve kafası tuttuğu arkadaşlarının çoğunun ismi tek isimmiş. Dedim ki Zeynep’in de Rana’nın da anlamı çok güzel. Dünyaya gelişin bizim için çok özel olduğundan hem “babasının süsü” hem de bu süsün “en güzeli, en zarafetlisi, en parlağı, en letafetlisi” olduğun için sana bu ismi vermiştik; o yaşlarda beni sessizce dinlemişti…

Okumaya devam et

Kendini Anlatma Şekli

Çalışma masama oturduğumda ilk iş, bilgisayarımda arşivlediğim metinleri okumaya başlarım.. Bazı metinlere yoğunlaşmak ve bir damar yakalayıp oradan yeni bir şeyler söylemeye çalıştığımda balkona özenle yerleştirdiğim bitkileri seyre dalarım. İrili ufaklı saksılara diktiğim fesleğen, kaktüs ve sardunyalara baktıkça, hem gözlerimin, hem de ruhumun dinlendiğini fark ederim. Şayet sabaha kadar çalışmışsam çiçeklerime su verip canlı kalmasını sağlarım. Bu seremoniyi gerçekleştirdiğimde o günüm çok verimli geçer…

Saksılardan balkona yayılan mis gibi toprağın kokusu, iç acıcı, ruh okşayıcı nane ve fesleğenin kokusu, güneşin ilk ışıklarıyla çiçeklerin yapraklarına teması, bahçemizdeki meyve ağaçlarına tünemiş güvercin, kumru ve diğer kuşların sabah zikirlerini dinlemekten haz duyarım. Düşünürüm, bakarım, seyredip anlamaya, idrak etmeye, yeni şeyleri keşfetmeye çalışırım. Bazen kelimelerden yeni bir yol açmışsam hemen not defterime yazıp, art arda sıralamaya çalışırım. Bu bir çeşit zor bir bulmacayı çözüyor hissi verir bana. Hani tüm soruların yanıtlarını biliyormuşum gibi… Bazen de içinde hiç sözcük olmayan, ancak tarifini bir türlü yapamadığım, belki de aciz kaldığım ve içinden geçilebilir bir auraya bırakıyorum kendimi. İki söz arasında uzayıp giden o suskunluklara…

Okumaya devam et

Bir çatışma zemini olarak kültür

Bu ülkede bir asırdır el atılmayan, uğruna diyet ödenmeyen tek alan kaldı o da “kültür” ve “kültürel değerler”imizdir. Çoğunuz belki farkında değilsiniz ama artık dünyada yapılan savaşlar tankla, topla, tüfekle, bombalamayla yapılmıyor… Evet, asıl savaş inanmayacaksınız belki ama savaş meydanlarında değil, kültür ve kültürel alanlarda yapılıyor. Bu savaşı kim kaybederse diğer tüm alanlarda da kaybeden onlar olacaktır.. Peki bu savaşı kimler kaybedecek?

Okumaya devam et

Arzu yeterli değil

İstanbul’un fethi, Batı âlemi, hatta bütün insanlık için pek çok şeyin başlangıcıdır; bunlardan birisi de hümanizmdir. İstanbul fethedilince bazı Bizanslı bilginlerin İtalya’ya sığınmalarından sonra, bu ülkede doğan hümanizm fikri bütün Avrupa’ya yayıldı. İlk temsilcisi Floransalı Marsilio Ficinio, en ünlülerinden biri de Hollandalı Erasmus’tur.

Okumaya devam et

Soru sormayı sever misiniz?

Soru sormaktan vazgeçtiğimiz gün “kendimiz” olmaktan çıktığımız gündür. Yaşamın akışına, olup bitene, kendine dair sorular sordukça “ayakta” kalır insan.

Onurunu ancak böyle koruyabilir; kendine olan saygısını da… Bu yoksa, derin yanılgılar içinde sürüklenip gider de ruhu bile duymaz.. Başkalarının; kendisi dışında “üretilmiş” düşüncelerin, yönlendirmelerin güdümünde düşünmeye, giderek onların doğru olduğunu kabullenmeye başlar. “Durduğu yer”den kilometrelerce uzaklaşır; ama farkına varamaz bunun. Tüm yorumlarını, çıkarsamalarını “önüne konulanlar” üstüne yapmaya durur. Doğrularını bu ‘hazır bilgiler’, haberler ve yorumlar içinde arıyordur artık. Bunların içinde “at iziyle it izi” çoktan karışmıştır oysa. Artık hangisinin sesi kulağına hoş geliyorsa, hangisini daha gönül okşayıcı buluyorsa ona inanmaya, onu alkışlamaya başlar. Onlar ki tümden yanılgı içindedir, tümden köksüzdür…

Okumaya devam et

Tadı damağımızda kalan tatlar

Her insanın yemek, kitap, renk zevki farklıdır. Hani bilmiyorum ama acaba ağız tadına benzer bir zihin tadı da var mıdır insanların? Mutlaka olmalı diye düşünüyorum… Yoksa insan okuduklarını, gördüklerini; “iyi, “güzel”, “çirkin” ve “kötü” diye nasıl ayırabilir ki?

Hem yıllar geçse de o güzellikleri hatırladıkça lezzet aldığını nasıl fark edebilir? O halde güzel görüntüler, iyi şiirler ve yazılar, gönle hitap edici sesler belleğimizin arşivine kayıt edilir. Hiç ummadığınız bir anda da ortaya çıkar o tatlar. Bazen serinlik verir, bazen insanı içlendirir, bazen de büsbütün duygulandırır…

Okumaya devam et

Talât Sait Halman ve Eski Mısır’dan şiirler

Tarihin en eski yazıları olarak bilinen Sümer tabletlerinde bile zamanın gençlerinden şikâyet ve sitem yazıları vardır. Bir baba, “Âh” der, “nerde o eski günler, şimdiki gençlerde hiç saygı kalmadı.” Bazı şeylerin hiç değişmediğini, hep aynı kaldığını bilmek bir yanıyla üzerimizde yıkıcı bir etki bıraksa da bir yanıyla düşündürüyor, gülümsetiyor. Dün de, bugün de hep aynı insanız. Ve bunu bilmek az da olsa içimi ferahlatıyor doğrusu…

Okumaya devam et

Öylesine cümleler

* Dünyanın üzerine El Vedûd sıfatıyla sevginin en hasını mühürleyen Aziz Allah’ın adıyla…

* Rüyalarımın tamamı dosta dair olsa da henüz onun içinde görünmüyor oluşu ümidimi hiç bir zaman kırmıyor…

* Elindekinin kıymetini bilemedi ve ne kaçırdığının farkında değil. Kıymeti anlasaydı, kıymet bilecek olana gurur filan yapmadan koşa koşa gelirdi… Peki bu nedir? Bir kader mi? Siz karar verin…

* Allah’ım! O, yanımda olmadığı zamanlarda kendi kendime de olsa O’nun hakkında imalı bir kelam etmekten yine sana sığınırım.

Okumaya devam et