Yeniden Sev Beni (Reconstruction 2003)

Aşka ‘düşen’ bir film…

Aşk üzerine elbette binlerce film yapıldığını biliyoruz. Velhasıl kimilerine göre basit aksiyon filmlerinden tutun da korku filmlerine kadar aşk birçok filmin temelini oluşturuyor. Bu filmlerden bazıları romantizmin suyunu çıkardı, bazılarıysa aşkın kendisini her zaman daha büyük ‘idealler’ için harcamayı tercih etti. Esasında büyük aşk filmlerinin merkezinde bile çoğu zaman aşk yoktu. Aşkın yerini alacak bir acı, savaş, cinayet, ‘dava’ ve daha onlarca yan anlatı hep vardı. Aşkı izlediğimizi sanırken illâ ki arka plandaki konu birden öne geçip, anlatının hakimiyetini ele geçiriyordu. “Filmde arka plandaki (….) eşliğinde iki sevgilinin tutkulu ve sıradışı aşkları anlatılıyor,” cümlelerine alıştık ‘aşk’ filmi özetleri okurken. Bu filmler hep ikiyüzlü davrandı. İnsanoğlunun en büyük zaafını kullanarak aşk yoluyla izleyicinin perdedekiyle olabildiğince özdeşleşme kurmasını sağlayıp, esas meselelerini onun arkasına gizledi. Böylece öküz altında buzağı aramayı seven film eleştirmenlerine, aşk filmlerinin altından onlarca ideolojik ve manipulatif anlam çıkarma olanağı sunuldu. Ta ki Danimarkalı genç bir yönetmen çıkıp, daha filmin açılış sekansında: “Biliyorum söylememem gerekiyor, fakat hatırlayın: Hepsi bir film, hepsi bir kurgu; fakat yine de acıtıyor!” diyene kadar.

Okumaya devam et